Forum Anasayfa
=> Daha kayıt olmadın mı?Kızılcaören Foruma Hoş Geldiniz
Forum Anasayfa - Kızılcaören Tarihi
Burdasın: Forum Anasayfa => Kızılcaören Forum => Kızılcaören Tarihi |
|
ilhancakir (şimdiye kadar 11 posta) |
Kızılcaören, Reşadiyenin kuzeydoğu istikametinde, 23 km. uzaklıkta ve 1500 m. yükseklikte eski, büyük köylerden biridir. Tahminen 350-400 yıllık belki daha da eski bir köy olup İskefsür mıntıkasındadır, 1976'da belediye olmuştur. Bazı rivayetlere göre, Kızılcaörenin kurucuları Haymana tarafından hayvan otlatmak için bu mıntıkaya gelmiş üç kardeştir. Sürülerini Deve Çayırlarına salan üç kardeşin birer de develeri varmış. Develeri üç ayrı yöne doğru gitmiş ve uygun buldukları yerlere yatmışlar. Üç deveden Baydevenin sahibi devesinin yattığı yer olan Baydarlıyı, Tanış devenin sahibi Danişmendi, Kızıldevenin sahibi de Kızılcaöreni yurt edinmiş ve bu üç köy böyle kurulmuştur. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, Prof.Dr.Ali Rıza Atasoyun Reşadiye İlçesi adlı kitabında; Kızılcaören'in, Osmanlı ordusunun doğu seferinin geçiş yolu üzerinde olduğu ve İskefsür mıntıkasındaki birçok yerleşim birimi gibi konaklama ve lojistik ikmal yapma yeri olarak bu bölgeyi tercih ettiği biliniyor, diye yazılmaktadır. Kızılcaören Köyü 180 haneli ve 3912 nüfuslu(Son Nüfus Sayimina Gore) bir yerleşim birimidir. Kuzey, doğu ve batı tarafları geniş çayırlıklar, güney tarafı Kalecik adı verilen çam ormanlarıyla kaplıdır. Köyden göç edenler Ankara, İstanbul, Tokat gibi illerde birer mahalle oluşturabilecek sayıya ulaşmıştır. Kızılcaören Köyünün iki ayrı mahallesi bulunmaktadır. Bunlardan Atatürk (Karabalcık) Mahallesi, köyün batısında 500 m. uzaklıkta ve Reşadiye yolu üzerindedir. Gökçe Süleymanlı Köyünden gelip Kızılcaörene yerleşmişler ve Karabalçığı da güzle olarak kullanmaya başlamışlardır. Bilahare birkaç hanede güzleyi esas yurt olarak kabul etmiş ve burada yerleşmişlerdir. Diğer mahallesi Ağılyanı ise Kızılcaörenin kuzeyinde merkeze 1 .km. uzaklıkta 12 haneli toplam 248 nüfuslu bir yerleşim yeridir. Ağılyanı Mahallesi, Mısırlı sülalesi tarafından 85 yıl önce yazlık ve güzle olarak kullanılmıştır. Kızılcaörenin yerlisi olan Mısırlılar daha önce Kızılcaörende otururlarmış. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Mısır, Osmanlıların eyaleti iken dip dedelerinden birisi gençken Kahireye askere gitmiş. Askerlikten sonra oraya yerleşmiş. İki çocuğu olmuş. Birisi Kolağası subayı, diğeri de esnafmış. Kızılcaörendeki yakınları koleradan ölünce Mısırdakilerden birisi gelip Ağılyanına yerleşmiş. Soyadı kanunu çıkınca Mısırlı soyadını almışlar. Köyün kuzeybatı ve doğusuna doğru üç yönde geniş çayırlar yer almakta, kalan kısmında da buğday, arpa, fiğ, patates, gibi yetiştirilmektedir. Hayvancılık alanında ise koyun ve sığır gibi büyük ve küçükbaş hayvan besiciliği yapılmaktadır. Kızılcaören Köyü, tipik tarihi evleri, ormanı, yaylaları, çayırları, suları, gölleri, dereleri, tepeleri, dağları, havası, insanı, evcil ve yabani hayvanları ile bir tabiat harikasıdır Bu tabii güzellikler şöyle sıralanabilir. Kurt Gölü, Melik çayırı, Deve çayırları, Menekşe Pınarı, İnekalanı Yaylası, Turnalık, Karapınar, Yazlık, Yukarıdere ve Boncuk Tepesidir. Kızılcaörenin sağlık ocağı, İlköğretim okulu, ve halk kütüphanesi vardır. 1964 yılında açılmış olan Kütüphanede 8000i aşkın eseriyle bir kültür hazinesi olup çevre köyleriyle birlikte merkez Kızılcaörenin kültürel ihtiyacını gidermektedir. Köy ile Reşadiye arası ulaşım asfalt yoldan sağlanmaktadır. Köyün okulu Cumhuriyetten önce var olup tarihi miladi 1742 (hicri 1155 ) yılına dayanır. Prof.Dr. Ali Rıza Atasoyun Reşadiye Halk Kitabının 652.sayfasında okulun cami ile bitişik olduğu, bir imamı, bir katibi, bir müderrisi, iki müezzini, bir nazırı, iki nefer su yolcusu, haftada iki cüz Kuran okuyan bir sübyan mektebi ve gelirini toplamaya memur iki tahsildardan ibaret bir heyetin bulunduğu; ayrıca camiin tamir ve bakımı için de tahsisatının bulunduğu kaydedilmektedir. Reşadiyede önceleri kurulan Çermik Derisi'nin geliri ile Selemen Pazarının rüsumu, caminin ve Sıbyan Mektebiidadisı ile rüşdiyenin masraflarını karşılamak üzere padişah fermanından bahsedilmektedir. Reşadiyenin kurulması ile panayır kaldırılmış, köy kanunu çıkması ile de Selemen Pazarı Demircili Köyü hudutları içinde kaldığından pazarın rüsumu Demircili Köyüne devredilmiştir. Kızlıcaörendeki halkın okuma-yazma durumu yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı gibi Cumhuriyet'ten önceye dayanır. Kızılcaören cami ve okul vakfı yalnız köy halkına değil çevreye de öncülük etmiştir. Feselek (Çamlıkaya), Fereske (Çambalı ![]() Köyün kaynak suları; Kibaroğlu Gözü, Yangın Halil, Tiryakioğlu, Zıngıroğlu ve Menekşe Pınarıdır. Susaklıcada Taştekne mevkiinde çamlar, yabani naneler ve doğal tereler arasında çıkan menba suyu da soğuk ve pek sağlıklıdır. Ayrıca Ağılyanı Mahallesinde Kaynar Pınar, Karaoğlanın Gözü gibi kaynaklar da mevcuttur. Kurt Gölü, köyün güneybatısındadır, ve etrafı çam ormanları ile çevrilidir. Kancaalanı civarında Küçük İskender Gölü, Karabalçık mevkiinin güneyinde Mehmet Bey Sazlığı, Tatarlı mevkiinde Tatarlı Gölü vardır. İnekalanı Yaylası, köyr bir saat uzaklıkta ve doğusundadır. Haziranın ortalarında buraya göçerek bir ay kalırlar. Eskiden buraya birkaç köy beraber göçerlerdi. Bazıları şimdi terketmiştir. Yaylanın Ortaoluk ve Çillice denilen iki çeşmesi soğuk ve berrak sularıyla yaylaya hayat verir. Kızılcaören Yaylasında yıllar öncesinde dikilmiş bir taş bulunur: Çobanların bu taşla ilgili bir adeti vardır: Sürüyü kuduz dalarsa, Deliklitaş mevkiinde, sürüyü teker teker bu delikli taştan geçirerek Parpulamak denilen bir adet vardır. Deliklitaştan geçirilirken en sona kalan koyunu çobanlar keserek kendilerine bir ziyafet çekerler. Köyün Melik Çayırı, Kancaalanı , Sadık Bozu, Ereklice Beleni, Taştekne, İbanağagil Güzleleri vardır. 1. Cihan Harbinden sonra bunların çoğu harap olmuştur. Taştekne gibi birkaç tanesi ise hala mevcuttur. Köyün Hanedanları ve oda Sahipleri: Celepoğulları, Salih Kadıoğulları, Ceritoğulları, Baltacıoğulları, Mısırlıoğulları, Başçuhadaroğulları, Giritlioğulları ve Hacı Osmanoğullarına ait kayda değer hanedan odaları vardı. Bunlardan Salih Kadıoğulları, Başçuhadaroğulları ve Hacı Osmanoğullarının odaları mevcut olup, öbürlerinin kalıntısı yoktur. Celepoğlu İbrahim Efendinin misafir odasında baca taşında şu yazı vardır: Her taamın tadı tuzdan çıkar, tuz, ekmek bilmeyen akibet gözden çıkar. Bir de odanın kıble tarafındaki duvarında şöyle bir levha vardı: Ey misafir, kıl namazını kıble bu canibdedir. İşte leğen, işte ibrik, işte havlu iptedir diye yazılıdır. Kızılcaviran-Kızılcaören İsminin Menşei Türkler Kitabından Yrd.Doç.Dr. Ali GÜLER'in Atatürk'ün soyu: Kızıl Oğuzlar (Kocacıklar) ve Konyarlar Yazısından alıntıdır. Kızıl Oğuzları veya Kızıl Oğuz Türkmenlerini, Kızılkocalılar olarak ifade ederek, Kocacık Yörükleri veya Türkmenleri ile aynı Yörük grubu olarak ele alan Hüseyin Şekercioglu, bunlarin Oğuzların Kızıl Oğuz boyundan olduğu düşüncesindedir. 1041 yılı civarında Hazar Denizinin güneyinde ve güneybatı bölgesinde Tahran, Kazvin, Reşt, Zencan ve Tebriz bölgelerinde oturan, Kızıl Özen veya Kızıl Ören Irmağı bölgesinde yaşayan ve İldeniz hükümdarlarından Arslan Şahın oğlu Kızıl Beyin oymakları oldukları için bu Türkmenlere Kızıl Oğuz Türkleri adı verilmiştir. Bunları, X. Yüzyılın birinci yarısında müstakil ve kudretli bir devlet olan Oğuz Yabgu Devleti içinde ve Büyük Selçuklu Devleti kurulmadan önce, Selçukun dört oğlundan birisi olan Arslan Yabgu ile birlikte hareket ederken görüyoruz. Aynı zamanda Türkiye Selçukluları Devletini kuranların ataları da olan Arslan Yabgu, Gazneli Sultanı Mahmud tarafından tutuklanarak hapsedilince (1025), bu bölgeyi terk ederek Horasana geçen ve Serahs, Ferave (bugün Kızıl Arvat, Kızıl Ribat) ve Abiverde yerleşen 4000 çadırlık Oğuz kümesinin başında, Yağmur, Buka, Gök-Taş ve Kızıl Beyler bulunuyordu. Kızıl Bey daha sonra Gazneli Mesudun hükümdarlığı sırasında onun hizmetine girdi. Humar-Taş Beyin idaresinde bazı Türkmen grupları sonradan Iraka giderek yerleştiler. Horasan Balhan bölgesinde kalan gruplardan ayırmak için bunlara Irak Oğuzları denildi. Kızıllı Oğuzları, Selçukluların 29 Haziran 1035de Gazneli ordusunu Nesa Savaşında yenilgiye uğratmalarından sonra Irak Oğuzları ile birlikte görüyoruz: Bu zaferden sonra, Selçuklulara çeşitli Oguz oymaklari katildigi halde, Yağmurlu Oğuzları ve Balhan Türkmenleri ile birlikte Kızıllı Oğuzları katılmamış; bir süre İsfahan hakimi Alaüd-devlenin hizmetine girmişler, daha sonra onlardan da ayrılarak soydaşları Irak Oğuzlarına katılmışlardır. Bir süre sonra bu Oğuzlar Reydeki Oğuzlara katıldılar. Irak Oğuzları 5000 atlı çıkarabiliyorlardı ve bu dönemde başlarında Kızıl, Gök-Taş, Buka, Gız Oğlu, Mansur, Dana (?) ve Anası-Oğlu gibi beyler bulunuyordu. Bunlardan Kızıl ve Buka önce Reyi , sonra da Hemedanı ele geçireceklerdir. Selçuklu Sultanı Tuğrul Beyin kız kardeşi ile evlendiğini bildiğimiz ve devletin kuruluşunda Selçuklulara büyük destek veren Kızıl Bey, takriben devletin kuruluşundan sonra 1040 veya 1041de ölmüş, Rey Şehri civarında gömülmüştür. Tuğrul Beye bağlı olan bu Kızıl Oğuz Türkmenleri, başlarında Mansur, Gök-Taş, Buka Beyler olduğu halde Anadoluya yapılan akınlarda aktif olarak rol aldılar. Sultan Alp Arslan ve Sultan Melikşah dönemlerinde Alp Arslanın yeğeni Sadettin Beyin emrine giren Kızıl Oğuzlar, 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi ve Zaferinden sonra Kars, Erzurum, Erzincan ve Sivas illerine doğru akınlara başlayarak Sivas ve Tokat arasındaki Kelkit Vadisini ele geçirdiler. Türkiye Selçuklularının son zamanları ile Anadolu Beylikleri döneminde Ankaranın idaresini elinde bulunduran Ankara Valisi Kızıl Bey de bu Kızıl Oğuz Türkmenlerinden idi. Selçuklu Devletinin iskan politikaları çerçevesinde Tokat, Amasya, Konya, Karaman, Ankara, Aydın, Isparta, Balıkesir, Bolu, Kastamonu ve Sinop illerine yerleştirilen Kızıl Oğuz Türkmenleri; 1410da Reşadiye ve Mesudiye arasındaki Kızıl Özenliler Yurdu olarak anılan (bugünkü Reşadiye-Kızıl Ören Köyü civarı ![]() Merhum Prof. Dr. Faruk Sümerin XVI. yüzyıl Tahrir Defterlerine dayanarak yaptığı araştırmalara göre, XVI. yüzyılda Anadoluda Kızıl Oğuz Türkmenlerine bağlı oymaklar şuralarda görülmekteydi: Maraştan Ankara, Kayseri, Kirşehire kadar olan sahada yayilmiş bulunan Dulkadırlı Eline bağlı Kızıllu oymağı. Boz-Ulusun bir kolu olan Diyarbekir Türkmenlerine bağlı Koca-Hacılu oymağı. Boz-Ulusun Dulkadırlı oymaklarından Kızıl-Kocalu oymağı. Boz-Ok Eli (bugünkü Yozgat bölgesi)ne bağlı Kara-Taşta Kızıl-Kocalu, Ak-Dağda Kızıl-Kocalu, Sorgunda Kızıl-Kocalu oymakları. Menteşe Eli (bugünkü Muğla yöresi)nde Kızılca-Yalınc ve Kızılca-Keçilu oymakları. Bilindiği gibi yer adları, kültür tarihi bakımından çok büyük bir önem taşır. Anadolunun ve Rumelinin Türkleşmesinde de görüldüğü gibi Türkler, çeşitli geleneklere bağlı olarak yer adı vermektedirler. Bazen milli kültürün bir parçası olarak Orta Asyadaki yer adları, Anadolu ve Rumelideki benzer yerlere verilmiştir. Bazen, bir boy veya oymak yerleştiği yere boyunun veya oymağının adını vermiştir. Bazen, boy beyi veya boyun bir büyüğünün adı verilmiştir. Arazi şekline, yerleşme esnasındaki bir olaya, eski bir totem olan ve silik izleri hatıralarda devam eden bir hayvanın adına göre de isim verilir veya alınırdı. Anadoluda dün ve bugün gördüğümüz bütün Kızıl sözü ile başlayan yer adlari da bu gelenek çerçevesinde, işte bu Kizil Oguz Türkmenlerin hatiralarini taşir. Bazi misaller şu şekilde verilebilir: Kizil-irmak, Kizilca-hamam, Kizilca-viran (bugünkü Kizilca-ören) (XVI. Yüzyil, Bayburt Sancak Merkezi), Kizilca-kent (XVI. Yüzyil, Bayburt, Kelkit), Kizilca (XVI. Yüzyil, Bayburt, Tercan-i Süfla), Kızıl-köy (Afyon, Bursa), Kızıl-çakçak, Kızıl-ziyaret (Ağrı ![]() Kızılcaörenin Atatürk(Karabalçık) ve Ağılyanı olmak üzere iki adet mahallesi bulunmaktadır. Atatürk Mahallesi Köyün 500 metre batı istikametindedir. Mahalle 15 hane ve 125 nüfusa sahiptir. Etrafı orman ve çayırlıklarla çevrili olan bu mahallenin daha önceden güzle olarak kullanıldığı bilinmektedir. Ağılyanı Mahallesi ise, Köyümüzün kuzeyinde ve merkeze 1 kilometre uzaklıkta olup 14 hane ve 110 nüfusa sahiptir. |
Cevapla:
Bütün konular: 11
Bütün postalar: 11
Bütün kullanıcılar: 1
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse
